Karanlıklar Ülkesi: Kan Savaşları / Underworld: Blood Wars | Movie Review Spoiler #UnderworldMovie

İhanete uğrayan Selene hem Lycan'lara hem de vampirlerle karşı karşıya kalmıştır. İki büyük kadim vampiri öldüren Selene için işler daha da zorlaşmaya başlamış, bir yandan ortadan kaybolan Michael için endişe duyarken bir yandan da kızı Eve için endişe duymaktadır.

Başrollerde Kate Beckinsale, Theo James, Tobias Menzies, Lara Pulver, Charles Dance, Bradley James, Daisy Head gibi isimler yer alırken yönetmen koltuğunda Anna Foerster oturuyor.

Yıllar önce Kate Beckinsale'in yeni bir Underworld filminde yer almayacağını, onun yerine bir başka oyuncuyla devam edileceğini okumuştum. Kate dayanamamış ve filme dahil olmuş.
Efsaneye göre savaşı iki kardeş başlatmıştı. Alexander Corvinus'un iki ölümsüz oğlu... Bir yarasa tarafından ısırılan Marcus, vampirlerin kanlı lideri olmuştu. Bir kurt tarafından ısırılan William ise ilk ve en güçlü Lycan olmuştu...

Yıllar sonra Viktor ordusunu çoğalttı. Vampirleri, ilk kurt adam soyundan korumak için onlardan bir birlik oluşturdu. İnsan olmaktan aciz, kötücül ve bulaşıcı bir soy. Ta ki o doğana dek. Lucian...
Dördüncü filmde, Michael'ın hapsolduğu yerden kaçtığını gördük. Selene ile birlikte hareket etmeye karar veren kızı Eve'i de gördük. Ne iştir anlamadım? Beşinci filmde Michael, Lycanların yeni lideri Marius tarafından kaçırılıp öldürülmüş, Eve ise bilinmedik bir yere gidip izini kaybettirmiş. Michael, iki ırkın melezi olan ilk yarı Lycan yarı vampir özelliğine sahip birisiyken nasıl yakalanıyor? İkinci melez olan Eve ise ne oldu da kaçıp gitti? Bu sorular benim kafamı kurcalayan sorular arasındaydı. Bu eksikliği bütçe sıkıntısı olarak yorumluyor ve geçiyorum.


Yılların ilerlemesiyle birlikte kurt adamların görünümleri teknoloji sayesinde daha da iyi durumda. Filmde Kuzey kalesini işlemeleri filmin sıkıcılığını almış diyebilirim. Orada olan olaylar, David'in geçmiş yaşantısıyla ilgili öğrendikleri benim beğenimi kazanan bölümler arasındaydı.

3-4 film boyunca suratına tava vurulmuş gibi ortalıkta dolaşan Scott Speedman yerine en başından beri Michael rolü için Theo James düşünülseydi ortaya daha iyi bir sonuç çıkabilirdi. Theo James o zamanlar neler yapıyordu bir fikrim yok ama güzel bir seçim olabilirdi.
Tüm hafta boyunca bütün seriyi izledim ve kafamdaki bir başka sorunun cevabını ise Kan Savaşları filminde yanıt buldum. Kan içerek anılara da erişim sağlanabiliyor peki kendi kanımızı içersek neler olur diye düşünmedim değil. Ölüm taciri Selene bu konuya bir açıklık getiriyor ve kendi kanını içerek Michael ile olan anılarıyla daha da güçlü bir hale geldiğini gözlemledim. Ve sonuç Marius is dead ^_^

İlk defa bir filme fragman izlemeden gittim ve dördüncü filmin ardından beklentimi biraz yüksek tuttum dediğim gibi beşinci filmde Selene ve Eve, Michael'ı orada burada ararlar çeşitli olaylarla karşılaşırlar diye düşünmüştüm. Belki bütçe sıkıntısı belki başka sebeplerden dolayı böyle oldu, bilemiyorum.

Kör kuyularda ışıksız, merdivensiz bırakılan, acı üstüne acı çeken sevdiği kadın babası tarafından öldürülen Lucian'ı bu filmde de görmeyi isterdim açıkçası. Lucian her ne kadar bir Lycan olsa da Selene'den sonra en sevdiğim karakterden birisiydi.

Amerika'nın vizyon tarihinden 1 ay önce izlediğim için kendimi şanslı görenler arasındayım. Filmin en sonunu sinema çalışanlarının ışıkları açması sebebiyle tam göremesem de ne olduğunu pek anlamadım filmden sonra hepsinin o pis kanlarını içesim geldi... Artıları ve eksileriyle bu filme puanım 7,5 ^_^


1000 yıl yaşadım... 1000 yıl daha yaşayabilirim... Yarın da ölebilirim ama ölümden korkmuyorum. Çünkü ölümü bir kez tattım.


Fotoğraflar: Beyazperde & IMdb

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Guardians of the Galaxy Vol. 2 Movie Review | Galaksinin Koruyucuları 2 Film İncelemesi | #Marvel #Spoiler #GOTGVOL2

Logan Film İncelemesi | Logan Movie Review | #Logan #Wolverine #Hugh Jackman #Marvel #Spoiler

Ölümcül Deney: Son Bölüm Film İncelemesi / Resident Evil: The Final Chapter Movie Review #Milla Jovovich #ResidentEvilMovie